Saadet Partisi Genel Lideri Temel Karamollaoğlu, “Seçimlerin sonucunda biz, Sayın Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı seçileceğini çabucak hemen garanti üzere görüyoruz. Lakin seçim… Kaideler nasıl olur bilmiyoruz. Elimizden gelen uğraşı göstereceğiz. Yeri geldiğinde birtakım tenkitlerle karşı karşıya kalıyoruz. Geçmişte CHP’nin icraatlarında problemli devirler olmuş. Bunu da görüyoruz. Lakin bugüne kadar ortalarından yalnızca bir kişi çıktı, o da Sayın Kılıçdaroğlu, ‘Ben helalleşmek istiyorum’ dedi. Size, düne kadar arbede ettiğiniz bir komşunuz gelse dese ki ‘Ben bugüne kadar yaptığım icraatlarımdan ötürü sizden helallik istiyorum’, ne diyeceksiniz? Ona, ‘Hadi oradan’ mı diyeceksiniz? Elbette helal edersiniz. Hepimiz helal ederiz” tabirlerini kullandı.
“Bu kadar beceriksizlik, dünya tarihine girdi”
Temel Karamollaoğlu, bugün partisinin Genişletilmiş İstanbul Vilayet Divanı Toplantısı’nda konuştu. Karamollaoğlu, konuşmasında şu kelamlara yer verdi:
“Başkanlık sistemini hakikat bir sistem olarak benimsememiştik. Millet İttifakı olarak tabir ettiğimiz masa, birinci başta bu bahis üzerine inşa edilmişti. Cumhurbaşkanlığı sisteminin bugünkü haliyle yararlı olmayacağını düşünmüştük. Bu kanaatlerimizi de iktidara, Sayın Cumhurbaşkanı’na söz etmiştik. Tek bir kişi kelam sahibi. Parlamento ortada sırada devreye girebilen formu bir kurum lakin cumhurbaşkanının aldığı kararları müzakere etmek, ülke çapında değiştirmek mümkün değil. Bugün bunu yaşıyoruz. Biz, bu sistem teklif edildiği vakit bir ortaya geldik, bu sisteme karşı bir tutum sergiledik. Lakin maalesef, bu sistemin ne olduğunu tam olarak kavrayamayan vatandaşlarımız, bu sistemin gerçekleşmesine oy verdiler… Geçen mühlet zarfında başkanlık sisteminin ne menem bir şey olduğunu gördük. Bir ülkenin bu türlü yönetim edilmesi mümkün değil. Kim ne derse desin, şayet bu sistem olmasa, meydana gelen sarsıntıda emin olun kayıplar çok daha aşağılara inerdi. Herkes hazırlığını yapmış, alana inecek. Sayın Cumhurbaşkanı’nın haberi olmadan kim inebilir alana? Herkes beklemek mecburiyetinde kalmış. İki gün vakit geçti. Bu kadar beceriksizlik, dünya tarihine girdi. Bunu yazacak tarih. O denli yalnızca Adıyaman’dan helallik dilenmez. Bütün kentlerden helallik dilenmesi icap eder. Bugün yapılan yanılgılardan ötürü bu milletin tamamından helallik dilenmesi icap eder. Bütün vatandaşlarımızdan ricamız şu; Allah isteği için, sandığa gidip oy verirken bu söylediklerimizi düşünün. Bir kişiyi tenkit etmek için söylemiyoruz bunları. Bir bireyle idare, emin olun padişahlarda yoktu… Bir kişi, astığı astık, kestiği kestik. Karşı çıkarsan hatalısın. Onun için etrafında kimse kalmadı. Dikkat edin, birinci başlangıçta yola çıktığı arkadaşlarının yüzde 90’ı etrafından gitti. Geriye, menfaat bekleyen bir küme kaldı. Onun da sonu, ümit ediyoruz ki bu seçimlerde gelecek. Bazen soruyorlar; ‘Niye birçok hususta birebir kanaate sahip olmayan 6 siyasi parti bir ortaya geldi, bu seçime giderken tek cumhurbaşkanı adayıyla gidiyor’. İşte bu sebepten ötürü. Zira biz, seçimi kazandığımız andan itibaren bu sistemin değiştirilmesini ele alacağız. Bunu taahhüt ettik.
“Cami, ibadet için yapılır, gösteriş için değil”
İnsanlarımızı aldatabilmek için maalesef İslami müessesleri istismar ettiler. Biz, mescitlerin inşasına karşı çıkamayız ki. Lakin cami, ibadet için yapılır, gösteriş için değil. Erciyes’in zirvesine cami yapsan hiçbir işe yaramaz. Bizim sözlerimiz yeri geldiği vakit çarpıtılıyor. İsterse çarpıtsınlar, biz gerçekleri hiçbir vakit söylemekten vazgeçmeyeceğiz. Ayasofya açıldı; hay Allah razı olsun, hiçbir vakit itirazımız olmaz. Lakin biz, Ayasofya’nın içinde namaz kılınırken de dışarıda adaletin, İslami kararların hakim olmasını isteriz. Sen bunu rafa kaldıracaksın, alnını secdeden kaldırmadan ‘Benim yanlışlarıma takviye ver’ diyeceksin. Adalet senin neyine gerek yahu. O denli diyorlar artık. Yok arkadaş; biz, senin bu palavralarına istek göstermeyiz.
“Böyle bir iktidarın gölgesinde hayat idame ettirebilir mi?”
Kalkınmada bizim gayemiz, İslam aleminin bir bütün olarak ayağa kalkması ve dış ülkelere muhtaç hale gelmemesidir. Biz, bugün de kendi memleketimizde endüstrinin, üretimin, tarım dahil, madencilik dahil yurt sathına bütün olarak yayılması, Iğdır’dan Edirne’ye kadar neresi varsa her yerde üretimin olması, insanların kendi doğdukları yerde karınlarını doyuracak imkana kavuşması, lakin bu imkanın da kendi gereksinimlerini eksiksiz karşılayacak bir düzeyde olması… Bugüne atfen söylüyorum. Bugün açlık hududu, toplu kontratlarda daima müzakerenin ana gayesi oluyor. ‘Ben senin karnını doyururum, gerisi beni ilgilendirmez. Oğluna, çocuğuna alacağın ayakkabı, okul masrafı, senin meskeninin elektriği, suyu, gazı, ödeyeceğin vergiler, hiçbiri beni ilgilendirmez’ nasıl der bir iktidar. Bizim maksadımız, onlar beğenseler de beğenmeseler de ‘gücünüz kâfi mi, yetmez mi’ diye türküler söyleseler de yoksulluk diye tanım edilen sınırdır. Yoksulluk sonu, açlık sonunun iki mislinden fazladır. Biz, bunu biliyoruz. Onun altında maaş alan bir insan, hiçbir vakit kendi gereksinimlerini bütünüyle karşılayamaz demektir. Biz, bu gayesi, bilemedin 3 sene, haydi diyelim 5 sene içinde gerçekleştirmekle mükellef addederiz kendimizi. 20 yıl iktidarda kalacaksın, bir sürü vaatte bulunacaksın, ülkemizi getirdiğin nokta hâlâ açlık sonunun altında bir minimum fiyat. Bu türlü bir iktidarın gölgesinde hayat idame ettirebilir mi? İş yok, çıkar yok ve sen diyorsun ki ‘Ben yine adayım’. Vay canına. Hem de daha evvel söylemişsin. Ben, bu kadar kendi sesini dinleyip de hayrete düşmeyen bir insanın dünyada olabileceğini iddia etmiyorum. Tayyip Bey’in eski tabirlerini ele alın, ‘İki periyot, bir kişi kendi partisinin başında genel lider olmamalıdır’ diyor. E Türkiye’mizin dördüncü periyodunu tamamladı, artık beşinci seneyi hak görüyor. Kendisini tasdik eden, etrafında bir sürü adam var. Hiçbirinin yüzü kızarmıyor, ben buna hayret ediyorum. Kelam bizim değil, kendisinin sözleri.
“İki tane erkek, iki tane bayan bir ortaya gelmiş; ‘Biz de bir aileyiz’, haydi oradan”
Dünyamızda şu anda iki tane önemli tehlike var. Bunu her yerde tekrar etme gereksinimi duyuyorum. Bunlardan bir tanesi ailedir. Ailenin bütünlüğünü korumakla mükellefiz. Aile mefhumu bozulursa siz, toplumu ayakta tutamazsınız. Biz, aile mefhumunun dejenere edilmesine istek gösteremeyiz. Bunu bilmek mecburiyetindeyiz. Aile, bir erkek, bir bayan ve çocuklardan meydana gelir. Bunu da unutmamalıyız. İki tane erkek, iki tane bayan bir ortaya gelmiş; ‘Biz de bir aileyiz’. Haydi oradan. Nereden çıkardın bu saçmalığı? Biz, aile mefhumunu, toplumun canlı kalması, canlı tutulması için elzem görürüz. Dünya nizamı süratle bozuluyor. Ancak bizim bölgemizde bizi tehdit eden en kıymetli gaye, Büyük Ortadoğu Projesi’dir. Büyük Ortadoğu Projesi’ne istek gösteremeyiz. Büyük Ortadoğu Projesi’nin öteki bir ismi Büyük İsrail Projesi’dir. Nil’den Fırat’a kadar, kendilerine vadedildiğine inandıkları topraklara hakim olmak istiyorlar. Savunucuları kim? Amerika Birleşik Devletleri. Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş lideri kim? O da Tayyip Erdoğan. Bir vakitler unutmuştu, sonradan hatırlattılar. Bu proje, Türkiye topraklarının bölünmesi manasına geliyor.
“Türkiye’de yeni bir periyodun başladığını hepimiz idrak edeceğiz”
Seçime gidiyoruz. Elbette bir seçime giderken seçimde başarılı olmak, bizim maksadımız. Elimizden gelen uğraşı göstereceğiz. Millet İttifakı üyeleri, ortamızda bir mutabakat sağladık. Bir cumhurbaşkanı aday olacak. Başka partilerin genel liderleri da cumhurbaşkanı yardımcılığı vazifesini üstlenecek. Böylelikle biz, ülkeyi birlikte yöneteceğiz. Dış siyasette da iç siyasette da birlikte davranıp birlikte hareket edeceğiz. Bu noktada bir ittifak sağlandı, topluma deklare edildi. Seçimlerin sonucunda biz, Sayın Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı seçileceğini çabucak hemen garanti üzere görüyoruz. Lakin seçim… Koşullar nasıl olur bilmiyoruz. Elimizden gelen uğraşı göstereceğiz. Yeri geldiğinde kimi tenkitlerle karşı karlıya kalıyoruz. Geçmişte CHP’nin icraatlarında zahmetli devirler olmuş. Bunu da görüyoruz. Lakin bugüne kadar ortalarından yalnızca bir kişi çıktı, o da Sayın Kılıçdaroğlu, ‘Ben helalleşmek istiyorum’ dedi. Size, düne kadar arbede ettiğiniz bir komşunuz gelse dese ki ‘Ben bugüne kadar yaptığım icraatlarımdan ötürü sizden helallik istiyorum’, ne diyeceksiniz? Ona, ‘Hadi oradan’ mı diyeceksiniz? Elbette helal edersiniz. Hepimiz helal ederiz. Biz de onu denedik. Kendisini Erbakan Hoca’mızın anma toplantısına davet ettiğimizde yaptığı konuşması herkesi şaşkına çevirmişti. Daha sonra Kudüs mitingine geldi. Orada yaptığı konuşma, sahiden destansı bir konuşma oldu. Bizim arkadaşlarımızın bana dediği şu; ‘Yahu sen o konuşmayı yapmalıydın’. Bu kadar ileri giden bir konuşma. E biz, artık, ‘Yahu sen benim önüme geçtin’ diye ona hal mı koyacağız? Elbette müsbet istikamette atılan bir adıma karşılık biz de müsbet bir istikamette adım atmakla mükellefiz, bu bizim vazifemiz. Onun için, bu seçimden sonra Türkiye’de yeni bir devrin başladığını hepimiz idrak edeceğiz. Ancak bunun gerçekleşmesi, hepimizin çaba göstermesine bağlı.” (ANKA)
Yorumlar kapalı.